16 Ağustos 2012 Perşembe

Suçiçeği mi....

Önce iki tanecik leke çıktı Yiğido'unun alnında. nereye çarptın diyorum ses yok. okulda mı oldu acaba ı-ıh... yok öyle birşey. bundan yaklaşık 10 gün önce çok hafif bir boğaz enfeksiyonu olmuştu. canım doktorumuz Reha amcamız (Cengizlier), çok hafif bi kızarılık var boğazında, dedi; ama ne bilelim bu işin sonunun o iki güzel kelimenin birleşimi olan bir hastalığa çıkacağını?

iki tanecik lekeden 3 gün sonra, bir gecede tüm vücuda yayıldı döküntüler. biz hala suçiçeği olabileceğini düşünemediğimiz için 1 yaşındayken kolunda çıkan isiliğin terle birleşip oluşturduğu yaraya benzetiyoruz. bu yüzden de o zaman da gittiğimiz Kadıköy Şifa'(Ataşehir) daki dermatolog Rukiye Hanımcığımıza gittik. çok tatlı bir bayan, çocuklarla da iletişimi harika. görür görmez "suçiçeği bu" dedi. "nasıl yani yok yok bi daha bakın hani olmuştu ya daha önce vır vır tıs tısss.." diye söndüm ben en sonunda ve gözlerim nemleniverdi... kimse tutamaz beni ağlıycam ben, başladım ağlamaya. ne oldu diyor Rukiye hanım başka bişey mi var? yooo, ne bileyim tutamadım işte...

Gelelim çözüme, hastalığın seyrine yapacak birşey yok, döküntüler artabilir, 7-10 gün sürecek, 3 gün ateş olacak, peki o zaman Parasetamollü bir ateş düşürücü kullanacağız, kaşınacak illa ki ama kaşınmasın diye Antihistaminik bir şurup kullanacağız.  Bir de bepantenli bir karışım yaptırılacak eczanede, onu kullanacağız, hem de yaz boyu kullanıp yatkın olduğumuz isiliklerden arınacağız. ohh buraya kadar süper. Zaten  Yiğit,  suçiçeği aşısı olduğu için hafif atlattı allahtan..Fakat en çok hergün yaptığımız banyo sayesinde çabuk ve acısız iyileşti bence.  Doktorumuzun önerdiği miss kokulu ürünler de ballı börek oldu üstüne. Adı Bella B Çocuk Şampuanı ve aynı markanın banyo sonrası nemlendirici kremi.




O yaz sıcağında çocukcağız kaşınıyor dedikçe banyoda ılık ılık sularla ve şampuanımızla rahatlattık Yiğit'i. üstüne de kremleri sürüp bekledik iyileşmesini, başka yapacak birşey yok. ağır döküntüler 3 günde hafifledi. 1 haftada da toparladı çokk şükür.
Yiğit'in bu hastalığı küçükken geçirmiş olması büyük şans,büyüdükçe daha ağır atlatılıyormuş. Bir de en azından çocuk hastalıkları hanesinden bir tanesi eksilmiş oldu, fena mı:)

3 Ağustos 2012 Cuma

Yiğido'dan İnciler-devam:)

Bazen Yiğit'e "Thank you" diyorum bana yardım edip bişey getirdğinde falan. Geçenlerde temizliğe gelen bayanımızın peşinde dolaşıyor, sorularıyla kadıncağızı bunaltıyordu bizimki. Buzdolabını temizlerken yere limon düştü, Yiğit hemen koşup aldı ve Güler hanım'a verdi. Verince de "tenk yu de tenk yu" demez mi kadına! biz koptuk tabi...



"Bakalım Yiğit'in doğum günü pastasının üstünde bu sene ne olacak" der baba, resim figür vs'yi kastederek. "biliyoruum" der çok bilmiş efendi ve ekler: "mum!"

Zaten yalvar yakar gittiği okul derslerinden biri de İngilizce. Ama kelime haznesi maşallah bizim Yiğit efendi'nin. Geçenlerde yemekte göğsünü yumruklayıp bağırmaya başladı goril gibi. nedir o annecim deyince "gorilla anne, İngilizcesi" demez mi...



Babasıyla televizyonda 3D Nat Geo Wild izliyo beyfendi. yerdeki ölmüş dinozoru timsaha benzetti ve "korkma baba tiçmah, ben seni korurum" dedi.

Sürekli lavabodan akıp giden sulara "bu sular nereye gidiyor anne" diye sorar kendisi.ben de denize gider oğlum, derim. geçenlerde, babasına da sormuş ve aynı cevabı alıp sıkılmış heralde ve neden olduğunu düşünmüş. sonra da biliyoruum demiş parlayan gözlerle:) "deniz bitmesin diye!"